top of page

Kızılay Başkanı ‘Suriyeliler zorla gönderilmemeli buna başta biz karşı çıkarız’

Kızılay Başkanı Kerem Kınık Suriyeli sığınmacılarla ilgili tartışmaları gazeteci Kübra Par'a değerlendirdi. Kerem Kınık ‘Suriyeliler zorla gönderilmemeli buna başta biz karşı çıkarız’ diyor...


‘SURİYELİLERE YÖNELİK FAALİYETLERİMİZİN TAMAMINI DIŞ FONLARLA SAĞLIYORUZ’


Şehirlerde yaşayan sığınmacılara yönelik Kızı­lay’ın bir faaliyeti var mı?

Tabii. Dünyanın en büyük, en yaygın sosyal güvenlik sis­temini çalıştırıyoruz. 1.3 mil­yon Suriyeliye Kızılay Kart aracılığıyla nakit destek sağlıyoruz. Kişi başı aylık 120 lira veriliyor. Yüzde yüzünü Avrupa Birliği fonluyor.


Ayda 120 lira sonuçta çok az bir miktar. Nasıl geçiniyorlar?


5 nüfuslu bir aileye ayda 600 lira nakit desteği veriyoruz. Hastanelerde ücretsiz tıbbi bakım ve ilaç alıyorlar. Onlara neredeyse bir hayat sigortası veriyoruz. Özel sektörde de çoğu kayıt dışı çalışıyor. Ama biz buna “esnek istihdam” diyoruz ve bu olmazsa, özel sektörde istihdam imkânları yok. Kızılay Kart’la temel desteği sağlıyoruz, aileden 2-3 kişi de çalışınca bu insanlar geçiniyor.


Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği fonlarının Kızılay üzerinden dağıtılması tartışılıyordu. O ne zaman hayata geçti?


Yaklaşık 4 yıldır Avrupa Birliği’nin Suriye’ye yönelik fonlarını kullanıyoruz. Kamp içinde daha önce AFAD ile birlikte yürüttüğümüz Kızı­lay Kart programımız vardı, o devam ediyor. Ama son dönemde yüklü fonlar almaya başladık. 1.5 yıl önce 350 mil­yon Euro’luk bir fon aldık. Geçen sene sonunda 650 mil­yon Euro’luk bir başka fon imzaladık. Bunun dışında UNICEF ile beraber 250 bin Suriyeli çocuğun okula teş­viki için düzenli okul bursu veriyoruz. Bunun fonunu da tamamen AB sağlıyor. Türkiye içinde Suriyelilere yönelik yap­tığımız faaliyetlerimizin tama­mını dış fonlarla sağlıyoruz.

‘GERÇEKÇİ OLALIM, SURİYELİLERİN YARISI GİTSE DE YARISI KALIR’


Cumhurbaşkanı Erdoğan, “3.5 milyon Suriyeliyi ilanihaye burada tutamayız” diyerek dönmeleri gerektiğini işaret etti. Sizce giderler mi, gitmeliler mi?


Sivil bir insani yardım aktörü olarak, bir gün bu dönüş olacaksa, insanların gerçeklerle yüzleşmiş, yani gönüllü olarak bu dönüşü gerçek­leştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Kesinlikle zorlamayla olmamalı, buna başta biz karşı çıka­rız. Zaten uluslararası insancıl hukuk açısından da böyle olmalı. Dünyadaki 65 milyon mülte­ciye baktığımızda, bu mültecilerin kendi ülke­leri dışında geçirdikleri sürenin ortalama 17 yıla çıktığını görüyoruz. Çatışmaların uzaması göç hareketinin tersine gerçekleşmesini engelliyor. Türkiye’deki Suriyelilerin maruz kaldığı ihlaller, katliamlar unutulur gibi değil. En az 600 bin sivi­lin öldürüldüğü bir krizden bahsediyoruz. Ayrıca dönecek evlerinin olmaması dönüşü zorlaştırı­yor. Zaman zaman araştırma yapıyoruz. “Güven­lik sağlanırsa, döndüğümde artık çoluğumun çocuğumun geleceğinden emin olabileceksem, hemen dönerim” diyen yüzde 60’lık bir kitle var.

Bu araştırmayı Kızılay olarak siz mi yaptırdınız?


Bu resmi bir araştırma değil. Toplum merkezlerimizdeki görüşmelerde aldığımız veriler sonucunda, Suriyelilerin yarısından fazlasının uygun şartlarda dönebileceğini i fade ettiğini söyleyebilirim.


Suriyeliler buraya geleli 7 yıl oldu. Bu 7 yılda yeni çocukları dünyaya geldi. 270 bin bebek doğdu, evlendiler, iş buldular. Bazıları yerleşti ve Suriye’deki kriz de kısa vadede çözülecek gibi durmuyor. Cumhurbaşkanı “İlanihaye kalamazlar” diyor ama sizce kaçı Türkiye’ye bu kadar yerleştikten sonra gönüllü olarak gidecek?


Gerçekçi bir perspektifle yarısının iyi şartlar altında dönmek isteyeceğini ama yarısının burada kalacağını düşünüyorum.


Peki Suriyeliler Türkiye’de olmaktan memnun mu?


Suriyeliler arasındaki suç oranlarına baktığı­mızda, Türkiye’de kendi toplumumuzdaki suç oranlarının aşağı yukarı yarısı olduğunu görü­yoruz; bizde yüzde 3, Suriyeliler’de ise yüzde 1.3’e yakın bir oran var. Bu da burada dikkatli olmaya çalıştıklarını, bir otokontrol mekanizmasına sahip olduklarını gösteriyor. Sokaklarda, turizm alanlarında, insanları rahatsız edecek görüntüler oluşturmamaya gayret ediliyor. Türkiye’nin yüklendiği fedakârlığın farkındalar.


‘TÜRKİYE’DE BAKIMA MUHTAÇ SURİYELİLER KALDI’


Türkiye’deki Suriyeliler hangi şartlarda yaşıyorlar? Nasıl ortamlarda çalışıyorlar?


Aslında önce, “Türkiye’de kimler kalıyor?” demek lazım. “3.5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyoruz” ifadesi bazı gerçekleri örtüyor. Türkiye’de, yaklaşık yüzde 75’i kadın, çocuk ve 65 yaş üstü olan Suriyeliler yaşıyor. Yani bakıma muhtaç olan kesim. Bunların ailelerinin bir kısmı Suriye’de savaşıyor. 3 aile burada, başında ailesi reisi olarak bir erkek var. Diğer 2 ailenin erkeği Suriye’de savaşıyor. Bu erkek de kalanların geçimini sağlamak için burada duruyor. Bazen, “Erkek Suriyeliler gitsin, ülke­lerinde savaşsın” deniliyor. Bu ifadeleri kullan­madan önce sosyal dokuyu iyi anlamak lazım. Türkiye’den Avrupa’ya giden Suriyeliler, seçile­rek götürüldü. Mesleği olanlar, belirli etnik grup­lar, belirli aileler ve belirli IQ seviyesindekiler gitti.

Peki, buna niye müsaade ettik?


Türkiye, bu hadiseye bir varlık olarak bakmadı; “Kimsin, mesleğin ne, kaç yabancı dil biliyorsun?” demedi. Ağlayanı içeriye aldı.


‘6 AY İÇİNDE BİN KONUT İNŞA EDECEĞİZ’


TOKİ’nin bölgede konutlar yapacağı ve Suriyelilerin dönüşünün sağlanacağı konuşuluyor. Kızılay olarak sizin bir çalışmanız var mı?


Hayatın normalleştirilmesine yönelik çok kapsamlı çalışmalar yapıyoruz. Fırat Kalkanı başarılı bir örnek oldu. Terör unsurlarından temizlenip Suriyeliler kendi güvenliklerini sağladıktan sonra, Cerablus’ta Sağlık Bakanlığı’mızla bir hastane açtık. El Bab’da 50 yataklı bir hastanemiz bitmek üzere. Bunun dışında okullar yapıyoruz. Cerablus operasyonu sonrasında ve 7 yıl boyunca Türkiye’ye gelip ardından Suriye’ye dönen insan sayısı yaklaşık yarım milyona ulaştı. Kızılay olarak şu an Fırat Kalkanı bölgesinde kalıcı bin adet konut yapıyoruz.

Bunu daha önce duyurdunuz mu?


“İdlib’de yapacağız” diye duyurduk. Ama İdlib’de güvenlik şartları kötüleşince bunu Fırat Kalkanı bölgesine aldık. Orada şimdi zemin hazırlıkları devam ediyor. Bunlar 2 oda, 1 mutfak ve banyodan oluşan 45’er metreka­relik konutlar. İnşaat başladıktan sonra sanı­rım 6 ay içinde bitebilecek bir proje. Buna benzer projelerle, çadırlarda yaşayan insan­ları normal hayata dahil etmeye gayret ediyo­ruz. Çünkü güvenliğin oluşması için şehirlerin kurulması, ticaretin canlanması gerekiyor.


Peki, Kızılay dışında TOKİ de orada kalıcı konut yapıyor mu?


TOKİ yapmıyor ama oradaki yerel unsurlara finansman sağlanıyor.




bottom of page